10 Ocak 2009 Cumartesi

Neden 10 gün?

Sevgili Taşkışla ahalisi,

Bu izin için uğraşan Fakülte Öğrenci Temsil Kurulu'na çok teşekkür ederek söze başlıyorum.

Açıklama yazısında geçen "hak kazanmak" kelimesi sanırım konuşmaların bu kadar sertleşmesine neden oldu. O noktada bir açıklama yapmak isterim.

Üniversitelerin yaşayan bir mekan olması ne yazık ki 80 sonrası dönemde, YÖK tarafında bilinçli bir şekilde engellenmiştir. Şuan üniversitemizin yönetim kadrosu da taşıdıkları sıfatlar nedeniyle (rektör, dekan, yardımcı vb.) YÖK kanunlarına ve yönetmeliklerine uygun olarak işlerini yapmak zorundadırlar. Ancak bu, kuralların kesinlikle değiştirilmeyeceği ve koyun gibi uyulacağı anlamına gelmemektedir.

İzin süreci ile ilgili biraz bilgi vermem sanırım bu tartışmaların yumuşamasını ve umarım sonlanmasını sağlar.

4 yıldır içinde bulunduğum Fakülte ÖTK'si hemen her sene bu izin konusunu gündeme getirmiştir. Dekanlıktan hep olumsuz bir cevapla dönülmüştür. Neden olarak binanın tesisat yapısının zayıf ve problemli olduğu, herhangi bir acil durumda gece olduğu için müdahelenin zor olacağı sunulmaktaydı. Bunun yanında öğrencilerin taşkınlık/delikanlılık yapabileceği de söyleniyordu. (şimdi kimse burada sütten çıkmış ak kaşık sanmasın öğrencileri. geçen sene şenlikler sırasında sınıflardan iki tane projeksiyon çalındı tavana asılı olanlardan. arka bahçe konserlerinde kafası güzel bir arkadaşımız ve onun kız arkadaşının tuvalette yaptıklarına değinmiyorum bile) (tabi bu demek değildir ki bu olaylar yüzünden tüm öğrenciler potansiyel suçlu olarak damgalanmalıdır)

Öğrencilerin yaptıkları ve yapacakları bir kenara dursun, binanın alt yapı eksikliklerinin önemli bir sorun oluşturabileceği ihtimali üzerinde duralım. Elektrik tesisatından doğacak bir yangın çevrede bulunan "yanıcı" malzemelerin (maket malzemelerimiz, masalar, tabureler, afişler vb.) de tutuşmasına neden olarak hızla büyüyebilir. Binamız tarihinde bir çok yangın hatırası bulunmaktadır. Böyle bir durumda binanın yanmasından çok daha önemli, öğrencilerin can güvenliği düşünülmelidir. Bu sorun gündüz saatlerinde de olmaz mı? Elbette olabilir. Ancak o saatlerde bina içinde, bu tip acil durumlara müdahele konusunda eğitimli kişilerin sayısı çok daha fazla olacağı için, can ve mal kaybı yaşanmadan yangın büyümeden söndürülebilir.

Tabi bunların hepsi bir ihtimal. Ancak takdir edersiniz ki, yönetim ve sorumluluk alacak kişiler bu ihtimalleri göz önünde bulundurmak zorundadır. Tabi ki bu izin taleplerini bir kalemde çizmek anlamına da gelmemelidir.

Bu noktada kendi insiyatifimi kullanarak hareket ettiğimi söylemeliyim. Geçen seneki ÖTK başkanları gibi ben de tüm yıl için izin isteyebilir ve onların aldığı cevabı alabilirdim. Biraz taktik çalışması yaparak, iki taraf için de bir orta yol bulmaya çalışıp, teslim döneminin bir pilot uygulama olmasını önerdim. Dekanımız Orhan Hacıhasanoğlu ile görüşmemde, kendi görüşünün bu konuda olumsuz yönde olduğunu, isterse tek başına karar verme yetkisinin de olduğunu, ancak bu konuyu Fakülte Yönetim Kuruluna taşıyarak onların da görüşünü almak istediğini, Yönetim Kurulundan çıkacak karara göre hareket etmek istediğini söyledi. Bu yaklaşımından dolayı Orhan Hoca'ya da buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Fakülte Yönetim Kurulu sonucunda hocalarımızın ortak düşüncesi şu yönde olmuştur: İTÜ Mimarlık Fakültesinin 7/24 açık olması konusunda hem fikir olunmuş, ancak bu uygulamanın hemen başlamasının mevcut alt yapıyla imkansız olduğu belirtilmiş, 10 günlük deneme süreci sonucunda edinilecek deneyim de eklenerek alt yapı iyileştirme çalışmalarına binanın 7/24 kullanıma uygun hale getirilmesi yönünde hız verilmesi istenmiştir.

Sonuç olarak arkadaşlar, ortada bize "lutfedilmiş" bir 10 gün yoktur. Karşılıklı anlaşarak, ilerisi de düşünülerek belirlenmiş bir 10 gün vardır.

Bu açıklamadan sonra, düşüncelerinizi bir kez daha gözden ve süzgeçten geçirmenizi rica edeceğim.

1 yorum:

  1. savunduğum şeyi bu platformda(facebooktan alıntı bu yazı, kayda geçsin diye ekliyorum) dile getiren tek kişi olduğumdan, daha açıklayıcı şeyler söylemem gerekir sanıyorsam:
    bu sürecin zaten oldukça sancılı ve iki taraflı fedakarlıkla buraya geldiğinin farkındayım. yürütülen çalışma oldukça başarılı gözüküyor ve -biz izleyicilere- takdir etmek düşüyor. ancak bu noktada üstünde inatla durmak istediğim birkaç şey var:

    i) kullanılan üslupta ve bu işin sunulmasında ciddi sıkıntılar var bence.

    ilk olarak, taşkışla öğrencilere bu durumun, bu 10 günlük iznin, siz ne kadar kabul etmeseniz de "kazanılmış bir lütüfmuş" gibi sunuluyor olması, üzerinde tartışmamız gereken konuyu başka yerlere götürüyor.

    "İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrecileri(sadece) 10 gün boyunca Taşkışla'da sabahlama hakkı kazanmıştır." cümlesi bunun en iyi örneği, o yüzden üzerinde duruyorum zaten.

    bu cümleyi ben kabul edemem ve bence amacı okulu 7/24 açmak olan
    biri de kabul etmemeli. bu, amacı saptıran bir cümle -ister istemez.
    biz öğrencilere böyle bir hizmet sunuyorsanız bunu anlatmanız gerekir. kişilerden, ancak onları bilgilendirdiğiniz kadar anlayışlı olmasını bekleyebilirsiniz.

    üslüpla ilgili söylemek istediğim ikinci şey ise, kendisinin ötk'den olduğunu söyleyen kişilerin, eleştirilere karşı söylediklerinin "bugüne kadar nerelerdeydin ey muhalif?", "ay aman, hiç yoktan iyidir" ve "bizden bu kadar eğlenmesini/yetinmesini bilin" tandansında olması. bu tip şeyleri tartışacağız ki o bahsettiğiniz amaca daha sağlam ulaşılsın. hem ayrıca, düşüncelerimi internet yoluyla kendim olarak söylediğimi ve bu yolla düşünce üretimi içine katıldığımı düşünüyorum. zaten en başında birşeyleri dile getirirken, birinin çıkıp "ee sen yapsaydın da göreydik" diyeceğini tahmin ediyordum. ama bunu beni temsil ettiği savını savunan birinin söylemesi bence oldukça yanlış.

    ii) kurallar oldukça saçma -bu madde de üslupla ilgili esasen- ve aslında kabul edilebilir değiller. bunu da sonradan tartışabiliriz isterseniz.

    aslında şunu demek istiyorum, bütün bu sürec içinde düşünülen "ya bir olay olursa, ya içki içen olursa" korkusu hala geçerli. ya gerçekten birileri içki içse ya da delineceğinden emin olduğum sigara yasağı delinse ne olacak?
    bundan sonra böyle bir talepte bulunma hakkımız olmayacak mı?
    "biz size şans verdik, siz teptiniz" mi denecek?
    örnek vermem gerekirse -biraz da havayı yumuşatacak bir espri sayılsın bu, yanlış anlaşılmasın; ülkede bütün kadınlar mini etek giyiyor olsa, kimse de şimdi olduğu kadar dönüp bakmaz. bizler de sizler aracılığıyla 'kazandığımız' bu hakkımızın, aslında normal birşey olduğunu bilsek veya bu sıradan birşey olsa, ne kimse okulda haşarılık yapar, ne de birileri haşarılık yaptığında öğrencilerin tamamı cezalandırılır.

    üzerinde durulması ve çaba sarfedilmesi gereken şey tam olarak da bu bence.
    yani aslında bütün mesele, okulda gece kalabiliyor olmanın normal birşey olduğunun farkında olmak, "okulda gece de vakit geçirebiliyoruz artık yaşasın" romantizminden uzakta kalmak bence...

    neyse gülce, açıklama yaptığın ve "şimdiye kadar nerelerdeydin ey muhalif" tutumunda olmadığın için kendi adıma ayrıca teşekkür ediyorum. tekrar söyleyeyim de yanlış anlaşılmasın, yapılan şey elbette olumlu, buna gerçekten minnettarım, ama bence üzerinde durulan ve çaba sarfedilen şey veyahut bu çabalardan bizlerin anladığı ya da bize sunulan şey, düşünce şekli itibariyle hatalı.

    tekrar bütün çabalarınız için teşekkürler, belli ki hem çabanıza hem de teşekküre önem veriyorsunuz.

    YanıtlaSil