21 Ocak 2009 Çarşamba

10 günün ardından

Eveeeet

kısaca "geçmiş olsun" diyerek başlayıp, "darısı ileriki teslim dönemlerine" diyerek bitirebiliriz aslında =)

bundan sonraki uygulamalar için de dikkat çekmek istediğim veya düzenlenmesi gerektğini düşündüğüm bir kaç nokta:

- binaya giriş çıkış saatlerinin düzenlenmesi
- yemek siparişleri ile ilgili saat kısıtlamasının düzenlenmesi
- bina içinde sigara içilmemesi konusuna dikkat edilmesi. (bu konu sadece gece için değil gündüz saatlerinde de sorun olmaktadır)
- bina içinde kullanılan mekanların (sınıf, atölye, teraslar, çatı vb.) düzenlenmesi
- asansörlerin gece saatinde kullanılmaması
- sıcak su ihtiyacı için kullanılan su ısıtıcılar için alternatif bir çözüm bulunması. böylece elektrik altyapısına da fazla yüklenilmemesi sağlanır
- binada gece kimlerin kaldığının belirlenmesi için kağıt üzerinden yoklama almak yerine, kartlı giriş çıkış sisteminin daha etkin kullanılması. bunun için maslaktaki kart işlem merkezi ile görüşülmesi gerekmektedir.
- atölyelerin daha temiz kullanılması. bunun için atölyelere konacak çöp kutularının sayısının arttırılması gerekmektedir.


10 gün boyunca çekilen fotoları, yaşadıklarınızı, düşüncelerinizi buraya yazarsanız sevinirim. ikinci dönem çıkacak "taşkışla bülteni"ne bu 10 gün ile ilgili bir yazı konacak. ayrıca ilerideki uygulamalar için de yardımcı olacaktır.

Yurdumdan teslim manzaraları

Bitse de gitsek... Bunu söyleyip durduk aylarca. Uykusuz gecelere, kafein komalarına son dedik, ama o son gelmedi bir türlü. Dersler bitti, finaller bitti, elin mühendisi memleketine bile gitti biz hala gidemedik. Bekledik. Ama geldi işte, hatta geçti bile. Nasıl mı geçti? Valla zerre kadar yazacak halim yok, daha doğrusu mecalim yok. Bu okul yedi bitirdi beni. Günden güne eridiğimi hissediyorum yahu. Sevmesem inanın katlanamam. İnsan proje teslim etmeye giderken birliğine teslim oluyormuş gibi hisseder mi lan? Ben öyle hissettim işte. Geçti ama. 12 günlüğüne de olsa bitti. Birkaç kare yakaladım sizler için. Şehir ve Bölge Planlaması teslimi ve sonrasıdır. Buyrun efendim...

Onunla başlamazsam olmaz. Emin Hoca yine yanımızdaydı. Bize lojistik destek sundu. Yeri geldi hocaları sakinleştirdi, yeri geldi bizi teselli etti... İyi ki yanımızdaydı. Seni seviyoruz Emin Hoca!


Atölye no 203. Çarşaf çarşaf paftalar serili masalarda. Emeğimiz, alın terimiz, gözyaşımız, yemeyi unuttuğumuz akşam yemeğimiz, sabah orta bahçede içtiğimz bir bardak çayımız, uykusuzluğumuz, paftaya dökülen nescafemiz, otobüslerde milletin tip tip baktığı bazukamız, resim çantamız... Yaa. Uzaktan bakana pek bir anlam ifade etmese de bu kadar önemli şeyler aslında...
(dipnot: Ömrümü yediniz lan!)


Teslimden önce atölyelerde temizlik yapılır. İçeride ne varsa yığılır kapının önüne. Paftadır, makettir, çantadır, monttur aklınıza ne gelirse. Bunlar da temizlik sırasında sınıfta bulunan arkadaşlar. Onları da atmışlar. Yazık. Üzüldüm onlara. Sonra topladık onları ortalıkta kalmasınlar diye. Biri görmez kafalarına basar falan... Allah korusun.

Bu da teslimini yapmış ve koridoru sevinç çığlıklarıyla inleten bir öğrenci modeli. Ortalıkta koşturup taklalar atan modelin evrimleşmemiş hali. Hala bağıracak enerjisi kalmış olması bile ilginçtir aslında. Helal olsundur. Yerde yatanlara da dikkat çekilmelidir ayrıca. Bir üstteki fotoğraf ile arasında yedi fark vardır. Bulunuzdur.


Bu arkadaş ise teslim öncesi son üç gecesini Taşkışla'da geçirmiştir. Bu üç gün boyunca uyuduğu saatler bir elin parmaklarını geçmediği gibi, son gün ozalitte sıra beklerken iyice stres yapmış ve yedi kişiyi Net Copy'nin ikinci katından aşağı fırlatmak suretiyle darp etmiştir. Bu kadar yorgunluk ve stresin üzerine teslimini yapar yapmaz kendini tatlı bir uykuya bırakmıştır. Fazla elleşmiyoruz onunla uyusun gariban. O bunu haketti.

Ve günün en acıklı portresi. Bir dönemin özetini görebilirsiniz burada. Ve projenin insan üzerindeki etkilerini. Yan etki falan değil yani direkt olarak bu hale getiriyor. Bu arkadaşımız günlerce süren teslim hazırlıklarından sonra birdenbire bu hale geldi. Nasıl oldu anlamadık. Ama çok eğleniyordu, mutluydu da. "Kuş gibi hafifledim. Ehe ehe. Enee en birinci ben oldum." deyip duruyordu. İmrendik. Keşke onun gibi rahat olabilseydik dedik içimizden. O ise bir süre daha dolaşıp balonuna bindi ve uzaklaştı. El salladık arkasından.

Sonuç mu? Bitti de gittik.

18 Ocak 2009 Pazar

bu da öğrenci tutanağı olsun

18/01/2009


İTÜ Mimarlı Fakültesi Dekanlığına,

18 Ocak 2009 saat 16:15'te binaya giriş yaptım. Bir gece önce yaşanan bir sorun olup olmadığını ve tutanak tutulup tutulmadığını güvenlik görevlilerine sordum. Kendileri beni içerideki odaya (güvenlik kameralarının bağlı olduğu oda) çağırıp, "bina içinde ve sınıflarda sigara içilmesi ile ilgili" bir tek tutanağın olduğunu söylediler. Bu sırada kendilerinin de bu odada yani bina içinde kapalı bir mekanda sigara içtiklerine tanık oldum. Bu konuyu kendilerine söylediğimde ise "Evet içiyorum ben burada" cevabını aldım. Daha sonra tutanağın "uyurken sigaranın düşebileceği ve bu nedenle yangın çıkabileceği" ihtimaline karşı tutulduğunu söyledi. Kendisini konu hakkında yanlış bilgi sahibi olduğunu, bu kuralın "bina içindeki kapalı mekanlarda sigara içilmesinin kesinlikle yasak olduğu" yönünde olduğunu hatırlattım.

Güvenlik görevlilerinin bina içinde uyulması gereken kurallarla ilgili bilgilendirilmesi yönünde gereğini arz ederim.



Gülce KUNTAY
İTÜ Mimarlık Fakültesi
ÖTK Başkanı

17 Ocak 2009 Cumartesi

Taşkışlada Sabahlamanın Raconu - Güncelleme

Binaya giriş çıkışlarla ilgili düzenleme
1- Binaya son giriş 22:30'dur
2- Binadan son çıkış 22:30'dur
3- Yemek siparişleri için son saat 22:30'dur

Binada kalan öğrencilerden bu kutsal saat "22:30" a uyulması konusunda hassas davranmalarını rica ediyoruz.

Rapor 9

Gün geçmiyor ki yeni bir rapor daha eklenmesin... Evet efendim karşınızda 16 Ocak'ı 17 Ocak'a bağlayan Taşkışla gecesinin raporu.

Bu gece nüfusumuz diğer gecelere nazaran biraz daha fazlaydı. Biraz dediğime bakmayın 125 kişi vardı yahu. Neredeyse 2 katı. 1 tam bir yarım saatte yoklama ancak bitti zaten. Teker teker bütün sınıfları gez imza topla, kaybolan Emin'i ara bul kucakla getir falan derken ancak işte. Güzeldi ama. Gayet rahat geçti bizim açımızdan. Sağolsun öğrenci arkadaşlar da uyarıları dikkate aldılar bize yardımcı oldular bu konuda, kendilerine buradan da teşekkür ediyorum.

Gelelim neler yaşandığına... Taşkışla'nın genel bir portresini çizmeye çalışacağım sizlere tek bir atölyeye bağımlı kalmadan. Taşkışla'da gezerken 5 tip yaşam formuna rastladık. Proje-çizer, maket-yapar, gazete-okur, masada-uyur ve Emin-sever olarak isim verdim onlara ben. Her bir formun kendine has özellikleri var tabi. Sırayla açıklayayım:

Proje-çizer yaşam formu bildiğiniz gibi masasında laptopu önünde paftası elinde kalemleri dış dünyadan soyutlanmış bir vaziyette işinde gücünde takılan arkadaşlar. Paftalarıyla o kadar bütünleşmişler ki dışarıda olup bitenin farkında bile değiller. Yoklama listesi yerine birkaç tanesine mal varlığını bana devrettiğini belirten kağıt bile imzalattım yani o kadar diyeyim. Sevdim onları.

Maket-yapar ise önünde maket malzemeleri elinde maket bıçağı bir yandan dilini ısırıp bir yandan da gözünü kırpmadan kesip biçen insan modeli. Bunlar stresli biraz. Sürekli küfür ediyorlar ellerindeki makete. Haklılar da. Sürekli bidi bidi şeyler kesip oraya buraya yapıştırmak berbat bir şey. Allah kolaylık versin ne diyelim.

Gazete-okur türü ise en fazla ilgimi çekenlerden. Etrafındaki herkes çalışırken elinde gazetesi yanında çayı kahvesi ununu elemiş eleğini asmış bir şekilde yayılıp oturan bir model. Rahat adamlar yahu. Benim kafadan. Sevdim onları da.

Masada-uyur modeli aslında diğer modellerin saat 5'i geçtikten sona dönüştüğü tür olarak nitelendirilebilir. Bir nevi doğal seleksiyon sonucu yukarıdaki türlerin zayıf üyeleri masalara devrilip montların arasında kaybolmakta. Saat 12 de yatanları vardı yahu. Adam bildiğin evindekinden rahat uyuyor. Saygı duydum onlara.



Ve en tehlikeli tür. Emin-sever. Abi bunlardan çekmediğimiz kalmadı. Sırf zevk olsun diye Emin Onat maketini oradan oraya gezdiriyorlar. Arkadaşım sana buradan sesleniyorum senin fakülteni kuran adam o. İlk dekan. Onu da geçtim rektör bile olmuş. Adamın kemikleri sızlamaz mı sen onunla oynarsan? Ne zaman görsem adamcağız kucaktan kucağa geziyor. Tuvalete falan götürmeye bir şey demiyorum bak doğal ihtiyaç sonunda. Ama geri getirmemişsiniz. Ayıp yahu. Adam dile gelse kim bilir neler diyecek size ama... Rica ediyorum Emin'imi rahat bırakın. Aaa.

Bu kadar gevezelikten sonra Taşkışla profilini gözümüzün önünde canlandırmış olduk. Şimdi de gece neler yaşandığına kısaca değinelim.

Malum bu geceki görevli temsilci nöbetçi gardiyanlardan biri bendim. Öbür arkadaş bütün gece uyuduğu için arada devriyeye ben çıkmak zorunda kaldım. 2. kat amfilerine falan bakındım birileri var mı acaba alem falan yapıyorlar mı yine diyerekten. 231 den bir takım sesler geliyordu. Anlam veremedim önce. İçerisi de nasıl karanlık... Üç buçuk atıyorum resmen. Cesaretimi toplayıp içeri girmeye karar verdim. Kapıyı açtım tam içeri girerken yüzüme bir şey çarptı. Bir çığlık attım. Ama sonra onun sadece bir perde olduğunu farkettim. Utandım kendimden. Ulan dedim bu muymuş yani... Neyse daldım içeri. İleriden garip garip sesler geliyordu böyle hırlama gibi. Büyük ihtimalle biri uyuyakalmış diye düşündüm. Sesin kaynağına doğru ilerledim. Her adımda biraz daha sıklaşıyordu hırıltı. İyicene yaklaşmıştım. Kalbim küt küt atıyordu. Tam eğilecekken bir şeyin üzerine bastım. O anda bir feryat koptu. Ama nasıl. Dizlerimin çözüldüğünü hissettim. Taşkışla'nın altında yatır olduğunu söylemişlerdi de inanmamıştım. Bildiğim bütün sureleri okumaya başladım. Buraya kadarmış diyordum içimden. Ayağım hala yerdeydi ve çığlık kesilmiyordu. Koşarak uzaklaşmak istiyordum ama çakılmıştım adeta. Sonra kıpırdayabildim bir an için. O an farkettim ki kedinin kuyruğuna basıyormuşum. Ama bir ışık gördüm yani o kadar diyeyim. Bana geel geel diyordu. Ödüm şeyime karıştı. Sonra çıktım hemen oradan.

Bu şokun üzerine karanlık yerlere girmemeye karar verdim. Çıktım atölyeleri dolaştım falan kural ihlali var mı diye. Çok şükür yamuk yapan olmadı. Güvenlikle de konuştum onlar da herhangi bir vakaya rastlamamış. İyi bari dedim biraz uyuyayım gidip. 203 e döndüm, masaya kıvrılıp uyudum.

Sabah 7 gibi uyandığımda bir hışırtı geliyordu yan masadan. Başta umursamadım ama masanın üzerinde kahvaltı için aldığımız salam ve kaşar peynirinin olduğunu hatırlayınca fırladım yerimden. Az kalsın yere düşüyordum. Tahmin ettiğim gibiydi. Kuyruğuna bastığım hayvan kahvaltıma saldırıyordu. Ensesinden tuttuğum gibi attım dışarıya. Sonra yukarı 3400 koridoruna çıktım. Adamlar hala çalışıyorlardı yahu. Maşallah dedim böyleleri varken sırtımız yere gelmez. Takdir ettim hepsini.

Pek rapor formatında olmadı ama bayağı yazmışım be. İnşallah buraya kadar üşenmeden okuyan fazla kişi yoktur. Bu mu lan yazdığın demeyin sonra.

Ama bitmedi. Kapanışı da gecenin sürpriz röportajıyla yapıyorum. Evet, tahmin ettiğiniz kişi. Emin Onat bizleri kırmadı ve röportaj yapmayı kabul etti. Şimdi sizi röportajımla başbaşa bırakıyorum.


+Emin Bey merhabalar. Sizinle kısa bir röportaj yapabilir miyiz?

-Elbette canım neden olmasın.

+Sağolun efendim. Birkaç sorum olacak size.

-Sor bakalım elimden geldiğince cevaplarım.

+Peki efendim. Öğrencilerin size olan yoğun ilgisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizi sürekli okulda geziriyorlar, kucaklarında taşıyorlar, jürilerine bile getirmişler hatta. Bu durumdan rahatsız mısınız?

-Valla evladım artık yaşımı başımı aldım ben biliyorsun. Zor oluyor oradan oraya gezip durmak. Ama gençlere de örnek olmak lazım. Onlar beni kendilerine idol seçmişler. Seviyor çocuklar. Ben de onları sevdim. Tuvalete götürdüler geçen gün ama bir yanlışlık olmuş galiba kızlar tuvaletine gittik. Çıkamadım da oradan. Sabaha kadar çığlık atıp durdu yavrucaklar. İçim acıdı. Yapmasınlar böyle.

+Serginiz hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

-Sergiyi çok beğendim, gururlandırdı beni. Demek ki yaptığım şeylere bu kadar değer veriliyormuş ki adıma sergi açılmaya layık görülmüşüm. Emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.

+Hocam bir de şöyle bir dedikodu var. Biliyorsunuz Venüs heykeli bu seneye kadar hep 231 koridoruna bakıyordu ama bu sene 203 koridoruna döndü, yani sizin serginizin olduğu koridora. Aranızda bir şeylerin olduğu söyleniyor. Bu doğru mu?

-Bir gün ortaya çıkacağı belliydi zaten.

+Nasıl yani? İddialar doğru o zaman.

-Bir bakıma evet. Anlatayım o zaman. Biz Venüs Hanım ile bu sene tanıştık. Başlarda pek anlaşamıyorduk. Malum çağ farkı var aramızda. Ama sonradan muhabbetimiz koyulaştıkça bir takım şeyler hissetmeye başladık birbirimize. Şimdi de farkettiysen karşı karşıya duruyoruz zaten. Konuşuyoruz bütün gün.

+Farkettim zaten hocam fotoğrafını bile çektim.


- Ooo sen de az değisin hani. Yalnız güzel çıkmışız fotoğrafta.

+Ee hocam işimiz bu. Ehehe.

- Bak sana bir şey daha söyleyeyim. Venüs göbeğine dövme yaptırmış kalpli falan. Benim için. Çok hanımefendi yahu.

+Merak etmeyin hocam o da gözümüzden kaçmadı.

-Ohoo sen aşmışsın oğlum. Harcanıyorsun buralarda.

+Teveccühünüz hocam. Hocam size bir de sürprizimiz olacak. Sizi Venüs Hanım ile biraraya getirmeyi planladık. Ne dersiniz? Sizce de hoş olmaz mı?

-Olmaz olur mu... Ziyadesiyle memnun olurum.

+Peki hocam buyrun gidelim o zaman.

(Ve bu mutlu çifti biraraya getirdik. İkisinin de mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Çok sevinmişlerdi. Teşekkür ede ede bir hal oldular. İşte o mutluluk tablosu)

-Evladım çok teşekkür ederim gerçekten. Bana verilen en güzel hediyelerden biriydi bu. Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.

+Estağfurullah hocam ne teşekkürü. Ama Sayın Dekanımız Orhan Hoca ile görüşüp okulda kalma iznini sürekli hale getirtebilirseniz bizim için çok iyi olur.

-Elimden geleni yapacağım evlat söz veriyorum. Hocanız anlayışlı biri zaten sorun çıkacağını sanmıyorum.

+Çok teşekkürler hocam. Sizinle bir hatıra fotoğrafı çektirebilir miyim peki?

-Ne demek evladım çok memnun olurum. Seni de çok sevdim zaten arada uğra çayımızı iç.

+Merak etmeyin hocam yine görüşeceğiz sizinle.



Röportajmız da bu şekildeydi. Güzel bir gece geçirdik. Bize bu imkanı veren Orhan Hocamıza bir kez daha teşekkür etmeyi kendime borç bilirim. Emin Onat ile olacak olan görüşmesinin de sonucunu merakla bekliyoruz.

16 Ocak 2009 Cuma

içki muhabbeti

içki içilmesi konusunda:
-ya ben çok uykusuzluktan kafayı yedim ya da vallaha da vardı, barmen gördüm! ciddi lan, elinde shaker'i siyah badisi ile iç mimarlık kordiorlarında geziniyor, tahminimce mojito hazırlıyordu...

barmen dışında içki ile ilişkili başka kişi görmedim, lakin güvenlik2in haklı olarak serbest bırakması dolayısı ile içen rahatlıkla içer, içtiğim kahvelerin içine vodka koy mesela, içki içmiş olurdum...ama yine belirteyim kimse içmedi benm gördüğüm kadar ile...içilebilir ama bak mesela! öyle de bi olay var! kankalar duyun sesimi...içki diyorum bak! çilingir diyorum...

buraya ne yazayım bilemedim!?

eveettt! sonunda ben de okulda sabahlayabildim ve yaşadıklarımı paylaşmalıyım diye düşünüyorum hemen.
-öncelikle, 73 kişileri gördük, feci ortam var gibilerinden yazılara kanıp BPS kod adlı dersin finaline çalışmak ve proje yapmak amacı ile okula hazırlıklı gittim, lakin okulda o gün toplasan 20 kişi var ya da yoktu...neyse dedim daha iyi çalışılır, fakat "geyikçi" arkadaşlara tavsiye: maket yapmak haricinde okulda bişeye çalışılmıyo birader...varsa yoksa geyik anasını satayım.
-koridorlar çok karanlık tamı tamına 2 kere "ebemi tersten gördüm" korkudan diye belirteyim, hele ki bir tanesinde önümüze güvenlikçi dayı çıktı ve resmen altıma sıçızladım! intikamım fena olacak diye belirteyim burdan.
-sabaha karşı çatıya çıkan 1. sınıf veletler gördüm! çok özendim lan..ne güzel millet sevdiceğini almış çatı da güneşin doğuşunu izliyor! ah çekip birr sigara yaktım (terasta yaktım yanlış olmasın!)

maket yapmak amacı ile tahminlerimce cumartesi gecesi tekrar okulda olacağım...ama rötar söz konusu olabilir..."kim la bu dalllama?" diye düşünenler ve makette yardımcı olmak isteyenler için 3400 ün karşısındaki sınıflarda bulunuyor olacağım...fıstık atmak, sırtıma binmeye çalışmak falan yasaktır...red bull getirenleri öperim!

15 Ocak 2009 Perşembe

ÖNEMLİ UYARI

Sevgili Sabahlayan Taşkışlalılar,

Dün (çarşamba) Fakülte Yönetim Kurulunda bazı arkadaşlarımız yüzünden zor duruma düştüm. Güvenlik görevlilerinin tuttuğu tutanaklar önüme konduğu zaman ne yapmamı bekliyordunuz bunu merak etmekteyim? Sadece ben değil, Fakülte ÖTK'si olarak mahçup duruma düşüyoruz.

Tutanaklardaki
- sınıflarda sigara içilmesi
- alkol tüketilmesi
- çatıya çıkılması (ki artık bu olaya YUH demek istiyorum)
- asansörlerin kullanılması
- diğer fakültelerden öğrencilerin içeri girmeye çalışması
- sabaha karşı yemek siparişlerinin verilmesinin devam etmesi
konuları hakkında bir kez daha uyarmak istiyorum sizleri.

LÜTFEN!
Sizler için bu sorumluluğu almış ÖTK öğrencilerini zor durumda bırakacak davranışlarda bulunmayın, belirlenmiş kurallara uymaya özen gösterin (uyun!), çevrenizdekileri de buna teşvik edin.

Bu tutanakların 20 Ocak'tan sonra Fakülte Yönetim Kurulunda daha detaylı inceleneceğini ve bundan sonraki uygulamalara da "ışık" tutacağını, zira henüz 7/24/365 izin almadığımızı hatırlatırım.

Sevgi ve saygılarımla

Gülce KUNTAY
İTÜ Mimarlık Fakültesi
ÖTK Başkanı

14 Ocak 2009 Çarşamba

Rapor 7.2

hmm.. ^__^















rapor 8

bölgelerden gelen oylama sonuçlarına göre bugün mevcut 76 
artı malum kedimiz ve kakası (bkz: alttaki kayıt)


bugün yoğunluk çatı atölyeleri ve çevresindeki internet bağlantısı sıkıntısı nedeniyle 3400 ve çevresinde oluştu. bu sorunu da not edip gerekli ilgiyi göstermek lazım 

taşkışla, her gece alt katlara yapılan gezintiler sırasında  milletin aniden önüne çıkarak kısa süreli şoklara ve hafıza kayıplarına neden olan, aklını başından almaya devam eden "tabela" (Emin Onat'ın gençliği) [zeki müren'in gençliği gibi =)] ciddi bir psikolojik sorun haline gelmeye başladı. halbuki kimsenin kendisine karşı bi garezi yok bu nefret niye sayın Onat!

taşkışla her geçen gün mevcudunu artırmakta 21 kişi ile başlayan 10/24 taşkışla macerasında 76 yı sırtlamış bulunmaktayız. bu ilginin devamını bekliyoruz.


arz ederim...

13 Ocak 2009 Salı

Rapor 7

Öncelikle tapir 6yı yazan arkadaşın dağınık saçlarla, çökmüş gözlerle, ve mallanmış bir beyinle gece raporunu yazdığından şüpheleniyorum, çünkü Türk Dil Kurumu TDKnın 2008e kadar olan araştırma ve neticesindeki basın açıklamalarında hiç "tapir" sözcüğünün dilimize eklendiğine rastlamadım. Diğer alternatif olarak arkadaşımız belki bir ajandır, türkçemize girmeyi 1. sırada bekleyen kelimeyi ilk biz bilelim diye çaktırmadan bize iletmiş te olabilir. Bu durumda benim çok kurcalamam, hayatımı riske atar, halbuki benim daha yazmam gereken bir rapor var. Diye diye düşünürken, tapir kelimesinin rapor anlamı içerebileceğine dair, ve ilk önermemi doğrularcasına yıldırım bir delille karşı karşıya geldim. rapor kelimesini tapir kelimesinin üstüne getirince...

rapor
tapir

Her ikisinin de "p"leri, "a"ları, ve "r"leri ortak. kalana bakılacak olursa, "r", "t"nin hemen bitişiğinde solunda, "o" da "i"nin hemen bitişiğinde sağında. Bu, bir insanın bir "r" harfini kodlamaya çalışırken yanlışlıkla ya da istem dışı bitişiğindeki harflere kodlandığı zamanlarda sıkça görülen bir symptondur. Acaba arkadaş....hmmm benim ana konuya girmem gerek.



Rapor-1
Bu gece baya katılan vardı sayı veremicem(çünkü hatırlamıyorum).
uyuyan da çok azdı. En çok mevcuda sahip olan ve aynı zamanda kendi atölyem olan ujbindörtyüz(3400)de gelişmeleri takib etmeye kararverdim.




Rapor-2
Vol-e...? filmin ismi sanırım bu yazılış bakımından, pixarın yine zaten güzel olan, bütün filmlerinin birbirinin aynısı olduğu filmlerden biri. onu izledik gece, ama ben ortadan izledim; konuyu anlar anlamaz sonunu da anladım, öyle de oldu, çünkü bütün filmleri AYNI!
Eve dönünce farkettim ki, pixarın filmleri her ne kadar çocuk çocuk senaryolarla kimsenin taklit edemeyecek kadar birbiriyle aynı yapıda filmleriyle dolu olsa da, motifleri ve hareketleri, gözlemleri mimari açıdan çok büyük bir öneme sahip. Mesela sözü ettiğimiz bu filmede, bazı karelerinde robotun gözünden dünyaya bakış mevcut. Bu da proje hocaarının dediği farklı gözlerden görme olayının bir hayata geçirilmişi. AYINI zamanda pixar bir sürü insan dışı varlıklarıyla bu tip dünya bakışı olayını gayet başarılı bir şekilde gerçekleştiriyor. Bu gerekçelere dayanarak, bence mimarlık fakültesinde bulunan arkadaşların pixar filmlerini incelemesi çok faydalı olacaktır. ne, inanmadın mı? o zaman ben napim?!


Rapor-3
Gecenin bir vakti, bir yandan insanlar laptolarından müziklerini dinler, bir yandan insnlar gece boyunca sabit pozisyonda naaptıı belli olmadan kalır, öte yandan da poker oynicaz diye birileri saatlerce çipleri atölye malzemeleriyle yapmaya çalışıp elini yıpratırken, biz de kamerayı alıp, okulun değişik( gerçi aynı ama..) kesinlerin seslerini(görüntülerini yani) aktarmak için bastık adımlarımızı dışarı proje sınıfından. Derken, karşımıza bir Emin Onat'ın tabelası çıkmaz mı!?
bela mıdır tabela mıdır anlamadık?! (bi kere buna tabela deniyo mu onu bi sorgulamak gerek) bi tırstık bi tırstık, tüm gece üzerimizde adamın silüetin korkusunu taşıdık(duygusal motifleri kişisel olarak görün). Ama, adam bildiğin normal insanla AYNI! her adamı görüşte bi tırsıyoruz zaten, karanlık okulda o saatte olmaması gereken yerde belirince iyice korku hikayelerine dönüyo olay. Hani arkadaşı korkutmak için koridora çıktığına pişman oluyosun.
Bir de buna eşlik edercesine kediler.....var ya onlar...Ben de diyorum niye bura böle kötü kokuyo? Ve bulduk ta bu kokunun kaynağını!
Neye benziyor? evet o. daha sıcacıktı. biz burda sabahlama olayı için 1001 türlü kısıtlama ve kurallarla zar zor izin alıyoruz, kediler gayet istedikleri gibi sabahlıyolar. Kedilere bizden daha mı hak veriliyor? Sanki biz kedilerden daha güvenilmeziz gibi bi izlenim var. sayın yetkililer yapmayın, bakın kedilerin yaptığına, bi de bizim yaptığımıza bakın
Biz saygı suygu biliriz. Yau kediden nereye geldik ya...
Neyse ki bu kıyametlerin sonunda(aslında sadece biz bi kaç kişi için kıyametti diğerleri ööle çalışıyo) biz günün adamını Emin Onat yaptık.



sonuç
Şahsen sabahlama olayında saat 7den 8e kadar(partnerime 8de uyandırır mısın diye rica etmiştim)uyuyunca, sonraki gün bütün gün denge bozuldu benim. Artık ben de o mallanmış bir beyine sahibim. onun içi arkadaşlar çalışma, proje, teslim... eyvallah; ama kendinize de dikkat edin sonraki gün yalan olmasın. son olarak bazı fotoları sergilemek istiyorum, umarım benimle foto çeken arkadaşlar da yollarsa ne güzel. bişiler aklıma geldikçe yazarım belki:p

12 Ocak 2009 Pazartesi

Masa üzerinde nasıl uyunur? (resimli anlatım)

Evet. Gelelim şimdiye kadar kimsenin değinmediği en önemli konuya. Sabahlıyoruz evet, ama biraz da uyumak lazım arada... Peki nasıl? Çöldeki kutup ayısı tecrübelerini sizinle paylaşıyor. Buyrun efendim.

1) Öncelikle uyunacak yer seçimi.
Huzurlu bir uyku uyumak için bu şart. Fotoğrafımız geliyor hemen:

Fotoğrafta da açıkça görüldüğü gibi rahat bir uyku için etraftaki ses kaynaklarından olabildiğince uzakta olmak gerek. Bu kaynaklar da genellikle uyuyan diğer insanlar olur. Feci horlar bunlar, öyle böyle değil. Allah muhafaza yakınlarında olsanız uyumanıza imkan yok. O yüzden burayı iyi çalışın.

2) Uyku Pozisyonu
İkinci koşulumuz doğru pozisyonda uyumak. Bu koşulu sağlamadığınız zaman ya uyuyamazsınız, ya da uyandığınız ana lanet edersiniz. Bel mel kalmaz. Aman diyelim. Görsel geliyor:

1 numarada gördüğümüz gibi kafayı doğru açıda tutmak gerek. Kafatasının arka kısmındaki çıkıntı (herkeste var mı bilmiyorum ama bende var ondan) masayla doğrudan temas etmemeli. Canınız yanar yoksa.
2 numaraya geldiğimizde, bel-kalça kombinasyonunu görüyoruz. Açılı yatılmalı ki kuyruk sokumu ve omurilik bir tarafımıza batmasın. Kötü oluyor oda. Olanlar oldu oradan biliyorum.
3 numara ise genelde ihmal edilen ancak edilmemesi gereken ayrı bir konu. Bileklere dikkat (bkz: ronaldinho). Ayaklar düz uzatıldığı takdirde bilek ile kaval kemiğinin birleştiği yerdeki kemik (adını bilemedim) batıyor. Acıyor biraz.

3) Hava şartlarından ve güneşten korunma
Uyuyanın üstüne kar yağarmış derdi anneannem. Hala da der onlarda kaldığım zaman. Geceleri gelir üstümü örter. Çok severim onu. Pamuk gibi kadındır. Görselimiz gelsin:


1 numarada bir adet mont görmekteyiz. Geceleri Taşkışla buz gibi olur. Gerçi şimdi kaloriferleri yakıyorlarmış bir nebze sıcaktır. Ama siz siz olun üstünüzü ortmeyi unutmayın. Anneannemi dinleyin.
2 numara biraz konu dışı olmuş şimdi farkettim. Alarm onlar. Geçiyoruz.
3 numara ise güneşin zararlı etkilerinden korunmak için bir adet ultraviyole ışın filtresi. Şaka lan. Gazete o. Güneş gözümüze girmesin diye örtüyoruz onu da. Bu da önemli.

Çöldeki kutup ayısı'nın tecrübelerinden bir kuple sundum size. Hepsi birebir yaşanmış olaylardır. Hatta fotoğraflardaki tip benim. Neyse. Hepinize kolay gelsin. İyi çalışın. Öptüm.

Tapir 6

Sabahlama sirasinda yapilmamasi gerekenler-

1-Kahve tanesi cignemek sizi uykudan ali koymaz, sadece vucudun kafein arsizi olmasini saglar ve henuz damardan kafein enjekte sistemi bulunmadi. lutfen. nescafenin sahibi, essek kadar adam, kahvesinin dustugu haller icin agliyor.

2-'biraz kestireyim hafiz 2 saat sonra kalkar calisirim- demeyin, DE-ME-YIN. yapilan arastirmalar ve arkeolojik buluntularn neticesinde anlasilmistir ki, en son Pamuk Prenses `Ofhhh ulan ac karna elma yedik nasi uyku yapti biliyo musun, du surada 2 saat kivrilayim yarin sabah kalkar -tralala-la-la- dye ormanda gezmeye devam ederim demis ve akabinde prens gelene kadar tossur tossur uyumustur. Unutmayin, sizi opmek icin gelecek kisi de prens degil, proje hocasi tarafindan transkripte itina ile ilistirilmis bir adet FF olacaktir.

3- dusulen en sik hatalardan biri de, `olm yan projede hoca istememis o paftayi, yapmasak da olur` demektir. kutahyada yapilan deney, bu konu hakkinda asagidaki gercege isik tutmustur:

bir grup ogrenci, kendi aralarinda a, b ve c olarak proje grubu olusturmuslardir. ilk haftalarda, her gruptaki ogrenci ortak olarak sermis, fakat ilerleyen haftalarda ise, a grubu `b grubunda hoca o paftayi istememis ki` diyerek 01 isimli paftayi elemis, b grubundaki ogrenciler, `c grubunda hoca 01 nolu paftayi istememis ki` diyerek 01 nolu paftayi elemis, c grubundaki ogrenciler de a grubunun 01 nolu paftayi yapmadigini gorunce `demek ki hoac 01 nolu paftayi istememis` diyerek 01 nolu paftayi elemislerdir, bu problemde halen ilk kimin paftayi kararlilikla eledigi bilinmemektedir, 01 nolu pafta, hemen hemen, uc grup tarafindan da ayni anda elenmistir, deneyin en can alici kismi ise, aslinda bu 3grubun hic birine de hoca atanmamis olmasidir..

sonuc itibari ile, her pafta projede teslim edilecektir, lutfen sabahlarken bunun bilincinde olup sabahlayiniz.

4- asla ve asla sabahladiginiz icin insanlarin size;
ilgi,
sevgi,
takdir,
yavsama,
maddi kazanc,
manevi ovunc
verecegini dusunmeyiniz,
Yine yapilan arastirmalarda gorulmektedir ki, yurdum ogrencilerinin %92 si, `hoca dun sabahladik yaaa` derken kaynagi hala cozumlenmemeis bir gurur duymakta ve yukarida sayilan maddelerden birini veya bir kacini elde edecegini dusunmektedir.

sabahlamadan gercekte elde edilen seyler ise:

-daginik sac - (merve saclarin dagilmis yaaa ne bu hal- bir ovunc kaynagi olmamali, sevkat gosterisi de degildir, bildiginiz saclarinzi dagilmistir ve tipsizsinizdir)

-alti cokmus gozler - (1996 dan beri alti mor gozlern karizmasi kalmamistir, en son galata koprusu yanmadan once goruldu o tipler)

-mallamis bir beyin - kantine 50 ytl verip ustunu almayi unutmak ne kadar bohem ve bosvermis yasadiginizi gostermez, cunku ayni arkadaslarinzidan 2 hafta sonra `ehehe hafiz 20 ytl atesleyebilecen mi ya durumum yok` diyecek olan da sizsiniz, kimi kandiriyorsunuz?

tum bu maddeler isiginda, iyi sabahlamalar dileriz. her an yonetmelikten yeni maddelere hazirlikli olunuz

rapor 5

kaçak bulunan öğrenci sayısı: 4
güvenliğin "ama kaatta öle yazıyo saçmaları: paha biçilmez

rapor 4

uyuyan sayısı: her dakika artmakta
uyumuycam diyenler: her an vazgeçip bayabilir vaziyette
sıkılıp venüs heykelini tavaf maksatıyla ziyaret edenler: 8 (bunu yan çevirin sonsuz işaretini bulamadım)
yiyecek sayısı: stoklarımız tükenmiştir.
internet bağlantısı: adamı kanser edesi
stüdyo sıcaklıkları: oldukça iyi bayanlar cam pencere açmakta


Not: ısınamazsınız ağlarken (yazarken yandan yandan çalıyodu)

11 Ocak 2009 Pazar

rapor 3

Mevcut:37
Kullanılan atölye sayısı:8
Abi ben birazdan çıkıcam diyen sayısı:6


arz ederim...

sibel ve uygulama paftaları

fabrika

makineler hazır işlemeyi bekliyor

transfer

efenim facebook'taki event wall'una yazdıklarımızdan sonra buraya transfer olmuş bulunmaktayım...daha henüz bir taşkışla sabahlaması yaşayamadım, ama yaşayanların ve yaşamak isteyenlerin sesi olmaya buradan devam edeceğim...gönül isterdi ki şuraya daha fazla yazayım ama önümde koca bir akustik projesi "revebrasyooonnnnn" şeklinde bbağırmakta...bitirirsek yazacağız...muhtemelen salı akşamı da taşkışla da sabahlayarak "building production systems" adlı güzide dersimizi çalışacağız...daha belli değil kankaları ayarlamaya çalışıyorum yalnız...neyse şimdi yeni kalktım aklıma pek komik bişeler gelmiyor, resmen kanım çekilmiş:)...bizi izlemye devam edin...

su problemi çözüldü!

Mustafa Abi'den damacana satın aldık:D
Bundan sonra da kalanlar bu şekilde sularını tedarik edebilirler
Fiyatı 3TL'dir

bilgilerinize

rapor02








Efendim ilk sabahımızın raporu:

Bina içinde sabah kalan kişi sayısı:3
ÇATI1'de uyuyan kişi sayısı:2
Uyumak için kullanılan masa sayısı: 8
Uyumak için kullanılnan minder sayısı:6
Kedi tarfından gece yenen salçalı sosis tabağı sayısı: 1 (ulan biz onu kahvaltıda yemek için almıştık şerefsiz!)
Adını yazmayı unuttuğumuz için, gözümün önünde kaçak kaçak oturan Sibel sayısı: 1
Uyumak için ertelenen alarm sayısı: 3

arz ederim

Beyin açıcı hareketler


Sabahlama sırasında beyin açıcı hareketler
<<< örnek hareket




devamı için:
http://www.remer.com.tr/remer.php?name=Haberler&file=goster&sid=35

10 Ocak 2009 Cumartesi

rapor01

ilk gece mevcudu:23 kişi
bulunan toplam bira kutusu:3
el koyulan dolu bira kutusu:1
kullanılan atölye:6

arz ederim

Sınıfların sıcaklığı

Valla bağıl nemi de ölçmek isterdim ama, şimdilik sadece sıcaklık hakkında bilgi verebiliyorum.

Efendim, üzerimdeki kazak fazla gelmemekle birlikte, ılık konuma getirilmiş peteklerimiz ÇATI1'ı gayet sıcak tutmakta.

Bilgilerinize

Neden 10 gün?

Sevgili Taşkışla ahalisi,

Bu izin için uğraşan Fakülte Öğrenci Temsil Kurulu'na çok teşekkür ederek söze başlıyorum.

Açıklama yazısında geçen "hak kazanmak" kelimesi sanırım konuşmaların bu kadar sertleşmesine neden oldu. O noktada bir açıklama yapmak isterim.

Üniversitelerin yaşayan bir mekan olması ne yazık ki 80 sonrası dönemde, YÖK tarafında bilinçli bir şekilde engellenmiştir. Şuan üniversitemizin yönetim kadrosu da taşıdıkları sıfatlar nedeniyle (rektör, dekan, yardımcı vb.) YÖK kanunlarına ve yönetmeliklerine uygun olarak işlerini yapmak zorundadırlar. Ancak bu, kuralların kesinlikle değiştirilmeyeceği ve koyun gibi uyulacağı anlamına gelmemektedir.

İzin süreci ile ilgili biraz bilgi vermem sanırım bu tartışmaların yumuşamasını ve umarım sonlanmasını sağlar.

4 yıldır içinde bulunduğum Fakülte ÖTK'si hemen her sene bu izin konusunu gündeme getirmiştir. Dekanlıktan hep olumsuz bir cevapla dönülmüştür. Neden olarak binanın tesisat yapısının zayıf ve problemli olduğu, herhangi bir acil durumda gece olduğu için müdahelenin zor olacağı sunulmaktaydı. Bunun yanında öğrencilerin taşkınlık/delikanlılık yapabileceği de söyleniyordu. (şimdi kimse burada sütten çıkmış ak kaşık sanmasın öğrencileri. geçen sene şenlikler sırasında sınıflardan iki tane projeksiyon çalındı tavana asılı olanlardan. arka bahçe konserlerinde kafası güzel bir arkadaşımız ve onun kız arkadaşının tuvalette yaptıklarına değinmiyorum bile) (tabi bu demek değildir ki bu olaylar yüzünden tüm öğrenciler potansiyel suçlu olarak damgalanmalıdır)

Öğrencilerin yaptıkları ve yapacakları bir kenara dursun, binanın alt yapı eksikliklerinin önemli bir sorun oluşturabileceği ihtimali üzerinde duralım. Elektrik tesisatından doğacak bir yangın çevrede bulunan "yanıcı" malzemelerin (maket malzemelerimiz, masalar, tabureler, afişler vb.) de tutuşmasına neden olarak hızla büyüyebilir. Binamız tarihinde bir çok yangın hatırası bulunmaktadır. Böyle bir durumda binanın yanmasından çok daha önemli, öğrencilerin can güvenliği düşünülmelidir. Bu sorun gündüz saatlerinde de olmaz mı? Elbette olabilir. Ancak o saatlerde bina içinde, bu tip acil durumlara müdahele konusunda eğitimli kişilerin sayısı çok daha fazla olacağı için, can ve mal kaybı yaşanmadan yangın büyümeden söndürülebilir.

Tabi bunların hepsi bir ihtimal. Ancak takdir edersiniz ki, yönetim ve sorumluluk alacak kişiler bu ihtimalleri göz önünde bulundurmak zorundadır. Tabi ki bu izin taleplerini bir kalemde çizmek anlamına da gelmemelidir.

Bu noktada kendi insiyatifimi kullanarak hareket ettiğimi söylemeliyim. Geçen seneki ÖTK başkanları gibi ben de tüm yıl için izin isteyebilir ve onların aldığı cevabı alabilirdim. Biraz taktik çalışması yaparak, iki taraf için de bir orta yol bulmaya çalışıp, teslim döneminin bir pilot uygulama olmasını önerdim. Dekanımız Orhan Hacıhasanoğlu ile görüşmemde, kendi görüşünün bu konuda olumsuz yönde olduğunu, isterse tek başına karar verme yetkisinin de olduğunu, ancak bu konuyu Fakülte Yönetim Kuruluna taşıyarak onların da görüşünü almak istediğini, Yönetim Kurulundan çıkacak karara göre hareket etmek istediğini söyledi. Bu yaklaşımından dolayı Orhan Hoca'ya da buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.

Fakülte Yönetim Kurulu sonucunda hocalarımızın ortak düşüncesi şu yönde olmuştur: İTÜ Mimarlık Fakültesinin 7/24 açık olması konusunda hem fikir olunmuş, ancak bu uygulamanın hemen başlamasının mevcut alt yapıyla imkansız olduğu belirtilmiş, 10 günlük deneme süreci sonucunda edinilecek deneyim de eklenerek alt yapı iyileştirme çalışmalarına binanın 7/24 kullanıma uygun hale getirilmesi yönünde hız verilmesi istenmiştir.

Sonuç olarak arkadaşlar, ortada bize "lutfedilmiş" bir 10 gün yoktur. Karşılıklı anlaşarak, ilerisi de düşünülerek belirlenmiş bir 10 gün vardır.

Bu açıklamadan sonra, düşüncelerinizi bir kez daha gözden ve süzgeçten geçirmenizi rica edeceğim.

Su...su...

Kendi getirdiğim 0.5 Lt lik şişlerle idare ediyorum şimdilik.
Gelecek arkadaşlara sularını da getirmelerini öneririm. Kantinler açık olmayacak çünkü.

İnternet imkanı

Eveeeet

ÇATI1 den herkese merhaba diyelim.

İnternetin durumu ile ilgili bilgi verelim biraz (ki bu en önemli konu şuan)
Misafir kablosuz bağlantısı üzerinden bağlandım. Şu ana kadar bir sorun yaşamadım. Ne olur ne olmaz diye kabloyla da denedim. O da tıkırında.

Demem o ki internet sorunumuz yok gibi duruyor şimdilik. Ola ki çatıda ve ikinci katta sorun yaşarız, o zaman kantine gider orada çalışırız =)

9 Ocak 2009 Cuma

Görevli Sınıf Temsilcileri ve Telefonları

Taşkışla'da sabahlamanın raconu

1. Bu kurallar İTÜ Taşkışla Yerleşesi binası içinde, hafta içi 22:00’dan sonra ve hafta sonu tüm gün 10 Ocak 20 Ocak tarihleri arasında geçerlidir.
2. Bu kurallar, belirtilen gün ve saatlerde, öncelikle binayı kullanan öğrencilerin ve binanın güvenliğinin sağlanması için belirlenmiştir.

Sorumluluk

3. İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrenci Temsil Kurulu üyeleri (öğrenci temsilcileri), Fakülte Güvenlik Görevlilerine yardımcı olarak, bu kuralların uygulanmasından ve kontrolünden sorumludur.
4. İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğrencileri, öğrenci temsilcilerinin ve güvenlik görevlilerinin aldıkları sorumluluğa ortak olarak, onların çalışmalarını zorlaştıracak davranışlardan kaçınmalı, onlara yardımcı olmalı, diğer arkadaşlarını da bu konuda uyarmalıdır.

Acil Durumlar

5. Acil bir durum olduğunda (yangın, sağlık sorunu, vb.) öğrenci temsilcileri, aldıkları eğitime uygun ilk müdahaleyi yapacaktır. Tüm öğrenciler acil duruma müdahale etmeden önce, öğrenci temsilcilerine ve güvenlik görevlilerine haber vermekle yükümlüdür.
6. Belirtilen gün ve saatlerde asansörler her türlü bozulma ihtimaline karşı kullanım dışı olacaktır.

Mekan Kullanımı

7. Belirtilen gün ve saatlerde bina içinde çalışmak isteyen öğrenciler sadece proje sınıflarını kullanacaktır. Diğer mekanların kullanılması kesinlikle yasaktır.
8. Proje sınıflarının kullanımında enerji tüketimini azaltmak için, sınıf kullanıcı sayısının az olması durumlarında, grup birleştirmelerine gidilecektir.

Binaya Giriş-Çıkış

9. Bina 22:30’dan itibaren girişlere kapatılacaktır. Bu saatten sonra sadece çıkışa izin verilecektir. Kısa süreli giriş-çıkışlara izin verilmeyecektir.
10. Öğrenci temsilcileri ve bir güvenlik görevlisi bu saatten itibaren, tüm proje sınıflarını dolaşıp, bina içindeki öğrencilerin öğrenci kartlarını da kontrol ederek;
1. Ad-Soyad
2. Öğrenci numarası
3. Cep telefonu
4. İmza

bilgilerini alacaklardır. Karışıklığı önlemek için tek liste doldurulacaktır.

11. Mimarlık Fakültesi öğrencileri dışındaki kişiler güvenlik görevlisi veya öğrenci temsilcileri eşliğinde binadan çıkarılacaktır.
12. Tüm öğrencilerin belirlenmesi bittikten sonra, liste öğrenci temsilcileri tarafından imzalanacak ve güvenlik görevlilerine teslim edilecektir.
13. Binadan çıkmak isteyen öğrenciler, çıkış saatlerini yazarak listeyi imzalayacaktır.
14. Ertesi sabah saat 08:00’de (güvenlik görevlileri nöbet değişiminde) öğrenci temsilcileri listenin son durumunu imzalayarak, görevlerini bitirecektir.

Genel Kurallar

15. Bina içinde, halihazır da uygulanan kurallar (sigara içilmemesi, içki tüketilmemesi... vb.) geçerlidir.
16. Bina içinde yemek pişirmek yasaktır.
17. Öğrenci temsilcileri bu kuralların uygulanmasında tam yetkiye sahiptir. Gerekli durumlarda sözlü uyarı yapma hakları vardır.
18. Uyarılmasına rağmen davranışlarını değiştirmeyen öğrenciler hakkında rapor tutulacak ve dekanlığa verilecektir. Dekanlık rapor edilen öğrenci hakkında disiplin yönetmeliğinin şartlarını uygulayacak, öğrenci belirtilen gün ve saatlerde fakülteye bir daha giriş yapamayacaktır.

TAŞKIŞLA 10/24

Bu blog 10.01.2009 gecesi başlayan 20.01.2009 sabahına kadar 10 gün boyunca 24 saat açık Taşkışla programı için hazırlanmış ve bundan sonraki etkinlikleride kapsayacak bir Taşkışla Portalı